VERGİYE UYUMLU MÜKELLEFLERE VERGİ İNDİRİMİ UYGULAMASI

GİRİŞ

            Ülkemiz kanun koyucuları tarafından siyasi bir araç olarak görülen ve sıkça uygulanmakta olan halk arasında “Vergi Affı” olarak bilinen uygulamalar ile vergi borcunu geç ödeyen mükelleflerin cezalandırılmaması karşısında, düzenli olarak vergi ödevini yerine getiren mükelleflerin neden ödüllendirilmediği eleştirilerine karşılık, Gelir Vergisi Kanunu Mükerrer m. 121 ile Vergiye Uyumlu Mükelleflere Vergi İndirimi kurumu düzenlemesi getirilmiştir. İdarenin bu düzenleme ile amacı, dönem dönem yapılan yapılandırma ve vergi afları ile artan vergiyi zamanında ve eksiksiz ödememe yönelimini, vergi ödevini düzenli olarak yerine getirmiş olan mükellefleri diğerleri karşısında pozitif ayrımcılığa tabi tutarak bu vatandaşları vergi ödevlerini zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirmeye teşvik etmektir.

A. VERGİ İNDİRİMİ UYGULAMASI

Düzenleme genel olarak incelendiğinde, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine yönelik bir indirimin söz konusu olduğu, diğer dolaylı vergiler olarak adlandırılan vergi türlerinde bu tarz bir indirim düzenlenmesinin yer almadığı görülmektedir. Yukarıda da değinildiği üzere asıl amaçlanan, tahsili noktasında idarenin daha fazla sorun yaşadığı vergi türleri açısından mükellefleri teşvik etmektir. Bu nedenle dolaylı vergilerde yansıma yöntemi işletildiğinden mükelleflerin bu vergiyi ödememe yönünde bir eğilimi de oluşmamaktadır. YORULDU, bu durumu şu şekilde açıklamaktadır:

Dolaylı vergilerde yansıma mekanizması işlediğinden ve vergi mal veya hizmetin fiyatına eklendiğinden verginin tahsil edilmesi ve ödenmesi hususunda mükelleflerce bir uyumsuzluk sergilendiğini söylemek pek mümkün değildir. Vergi uyum sorunu daha çok dolaysız vergilerde kendini göstermektedir. Gelir ve kurumlar vergileri gibi beyan usulünün geçerli olduğu ve dolaysız vergi niteliğini haiz vergilerde mükelleflerin beyan ettikleri matrahlarını aşındırma ve tarh edilen vergilerini zamanında ödememe eğilimleri daha fazla olabilmektedir.”

GVK mükerrer madde 121’de yapılan 2017, 2019 ve 2021 değişiklikleri sonucunda Vergiye Uyumlu Mükelleflere Vergi İndirimi düzenlemesi şuan uygulanmakta olan güncel haline ulaşmıştır.

B. HANGİ MÜKELLEFLER BU DÜZENLEMEDEN FAYDALANABİLECEK?

Maddede GVK’da sayılı vergi unsurlarından 3 tanesinden herhangi birini elden eden mükellefler ile Kurumlar Vergisi mükellefi olanların, istisna olanlar hariç, bu düzenlemeden faydalanabileceğini açıkça belirtmiştir. Bu düzenlemeye göre indirimden faydalanabilecek mükellefler şu şekildedir;

“ Ticari, zırai ve mesleki faaliyeti nedeniyle gelir vergisi mükellefi olanlar ile kurumlar vergisi mükelleflerinden (finans ve bankacılık sektörlerinde faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri ile emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları hariç olmak üzere)…”

Madde kapsamının dışında kalan ve bu indirimden yararlanamayacak olan mükellefler ise şu şekildedir:

  • Finans ve bankacılık sektörlerinde faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri, emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları,
  • V.U.K 359. maddesinde sayılan fiilleri (kaçakçılık), beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki dört takvim yılında işleyenler ve fiilleri kesinleşenler,
  • Ücret, gayrimenkul sermaye iradı, menkul sermaye iradı ve diğer kazanç ve irat elde edenler, yasada kapsam dışı bırakıldığından vergi indiriminden yararlanamazlar.

Kanun maddesinde tam-dar mükellef ayrımı da yapılmamıştır. Dolayısıyla yıllık gelir vergisi ve kurumlar vergisi beyannamesi veren tam/dar gerçek kişi mükellef ve tam/dar mükellef kurumlar bu indirimden yararlanma imkanına sahip olacaktır. 

C.VERGİ İNDİRİMİNDEN YARARLANMA ŞARTLARI NELERDİR ?

Yukarıda sayılan mükelleflerin hangi şartları sağlamaları durumunda bu indirimden yararlanabilecekleri m.121/2’de belirtilmiştir:

Söz konusu indirimden faydalanabilmek için;

1.  İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla ait vergi beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş (Kanuni süresinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler bu şartın ihlali sayılmaz.) olması,

2. (1) numaralı bentte belirtilen süre içerisinde kesinleşmiş olması koşuluyla vergi beyannamelerindeki vergi türleri itibarıyla ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması (Kesinleşen tarhiyatların, indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl için geçerli olan, birinci fıkradaki indirim tutar sınırının %1’ini aşmaması durumunda bu şart ihlal edilmiş sayılmaz.),

3.  İndirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla, (1) numaralı bent kapsamındaki vergi beyannameleri üzerine tahakkuk eden vergilerin ödenmiş olması (Ödemenin, ilgili mevzuatı gereği istenilen bilgi ve belgelerin tam ve eksiksiz olarak ibraz edilmiş olması koşuluyla, vergi kanunları gereği doğan iade alacaklarından mahsuben yapılmış olması ve indirimden yararlanıldıktan sonra söz konusu iade alacağı tutarının mahsuben ödemesi talep edilen vergi borcu tutarının altına düşmesi hâlinde, eksik ödenmiş duruma gelen vergilerin mahsuben ödenmek istenilen tutarın %10’unu aşmaması kaydıyla, eksik ödenmiş vergiler dolayısıyla veya vergi kanunları gereğince, tecil edilerek belirlenen şartların gerçekleşmesine bağlı olarak terkin edilecek vergilerin, şartların sağlanamaması hâlinde kanunlarında belirlenen tecil süresinin sonunu takip eden onbeşinci günün bitimine kadar ödenmesi şartıyla, bu şart ihlal edilmiş sayılmaz.), ayrıca, vergi aslı (vergi cezaları ile fer’i alacaklar dâhil) 1.000 Türk lirasının üzerinde vadesi geçmiş borcunun bulunmaması, şarttır.”

Buna göre maddede yazılı şartların tamamını sağlamış olan mükellefler bu indirimden yararlanabileceklerdir. Bu şartlar:

  • 1.İlgili döneme ilişkin ve bu yıldan önceki son iki yıla ait vergi beyannamelerinin kanunda belirtilen süre içerisinde verilmiş olması. (Kanuni süresinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler bu şartın ihlali sayılmaz)
  • Bu bentte yer alan, süresinde verilmesi şartına bağlı vergi beyannameleri yalnızca gelir ve kurumlar vergisi açısından değil tüm vergiler için beyannamelerin zamanında verilmiş olması şartıdır. Süresinden sonra verilen düzeltme amaçlı beyannameler ile pişmanlıkla verilen beyannameler bu şartın istisnasıdır. Aşağıda da tekrar değinilecek olmasına rağmen burada da öncelikle değinmekte faydalı olacak bir husus da, kanuni süresinden sonra verilen düzeltme amaçlı beyanname ile pişmanlıkla verilen beyanname üzerine tahakkuk edecek vergi ya da vergilerin de kanuni süresinde ödenmesi gerekmektedir.

2. İlgili dönemlere ilişkin olarak beyana tabi vergi türleri itibariyle ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması gerekmektedir.

            Bir önceki bentten farklı olarak burada beyana tabi vergi türleri için ikmalen, re’sen ya da idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması şartı aranmıştır.  Haklarında İkmalen, re’sen ya da idarece yapılmış bir tarhiyat bulunan mükellefler vergi indiriminden faydalanamayacaktır. Söz konusu dönem ya da dönemlere ilişkin ikmalen, re’sen  veya idarece yapılan tarhiyatın , indirimden yararlanabilecek döneme ilişkin gelir veya kurumlar vergisi beyannamesinin  vergi dairesine verilmesi gereken süre içinde kesinleşmiş yargı kararı yahut uzlaşma ya da düzeltme hükümlerine göre ortadan kaldırılırsa , diğer şartlar da sağlanmış ise indirimden faydalanılması mümkün olacaktır. Ancak burada mükellefler açısından dikkat edilmesi gereken nokta yapılan tarhiyatın kısmen değil tamamen ortadan kaldırılmasıdır.  Bu konuda yapılan özelge başvurularında idare tarafından verilen özelgelerde şu şekilde görüş bildirilmiştir:

“…Bu hüküm ve açıklamalara göre, bağlı olduğunuz Vergi Dairesi Müdürlüğünün 2013 yılı indirimli orana tabi KDV iadesi tutarlarını fazla ve yersiz olarak iade aldığınız yönündeki tespiti üzerine, anılan Müdürlük tarafından şirketiniz adına yapılan tarhiyatların, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 121 inci maddesinde belirtilen indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıl (2015-2016-2017) içerisinde (10.05.2017 tarihinde) yapılmış olması ve kesinleşmiş yargı kararlarıyla veya Vergi Usul Kanununun uzlaşma ya da düzeltme hükümlerine göre tamamen ortadan kaldırılmayıp, uzlaşmaya gidilmek suretiyle ödenmiş olması nedeniyle, anılan Kanun maddesinde belirtilen % 5 kurumlar vergisi indiriminden yararlanmanız mümkün bulunmamaktadır.” (Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 10.05.2018 tarih ve 84098128-125[32-2018/4] E.204105 sayılı Özelgesi.)

“…Buna göre, hakkınızda 2013 hesap dönemine ilişkin olarak 2016 yılında düzenlenen vergi inceleme raporuna istinaden tarh edilen vergilerin ve kesilen cezaların, Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 121 inci maddesi kapsamında kesinleşmiş yargı kararlarıyla veya 213 sayılı Vergi Usul Kanununun uzlaşma ya da düzeltme hükümlerine göre tamamen ortadan kaldırılmaksızın, 6736 sayılı Kanundan faydalanılarak ödenmiş olması nedeniyle, ilgili dönemlerde vergiye uyumlu mükelleflere sağlanan %5’lik vergi indiriminden yararlanmanız mümkün bulunmamaktadır.”( Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 21.11.2018 tarih ve 62030549-120[Mük.121-2018/504]-E.1043218 sayılı Özelgesi.)

Burada %5’lik indirimin mi yoksa uzlaşılan tutarın mı mükellef açısından daha lehe olduğunun değerlendirilmesi gerekecektir. Çünkü küçük bir tutar için uzlaşmaya gidilerek ödeme yapılması durumunda m.121/2-II şartı ihlal edilmiş olacak ve indirimden faydalanma imkanı ortadan kalkacaktır.

Mükellef uzlaşma yolunu tercih etmeyip yargı yolu ile hakkını aramayı tercih etse bile beyannamelerin verileceği süre gözetildiğinde kararın bu süre içerisinde kesinleşmesi ülkemiz yargı sisteminde pek de olası gözükmemekte. Burada kanun koyucunun mükelleflere yaptığı indirim imkanından faydalanmalarını sağlamak amacıyla bu tarz aleyhe hükümlere yeniden düzenleme getirmesi düzenlemenin de amacına daha uygun olacaktır. Çünkü kişiyi bu tarz bir seçim yapmaya zorlamak kişinin hak arama hürriyetine dahi mani olabilecek niteliktedir.

Bendin devamında kesinleşen tarhiyatların, indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl için geçerli olan, birinci fıkradaki indirim tutar sınırının %1’ini aşmaması durumunun bu şartın ihlaline neden olmayacağından bahsedilmiştir.

3.İndirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla, m.121/1-I numaralı bent kapsamındaki vergi beyannameleri üzerine tahakkuk eden vergilerin ödenmiş olması gerekmektedir.

Birinci bentte yer alan vergilerin beyannamelerinin kanuni süresi içerisinde verilmesinin yanı sıra süresi içerisinde de ödemelerinin yapılmış olması gerekmektedir. Yukarıda da değinildiği üzere, kanuni süresinden sonra verilen düzeltme amaçlı beyanname ile pişmanlıkla verilen beyanname üzerine tahakkuk edecek vergi ya da vergilerin de kanuni süresinde ödenmesi gerekmektedir.

4.Mükellefin, vergi indiriminin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibariyle vergi aslı (vergi cezaları ile fer’i alacaklar dâhil) 1.000 Türk Lirasının üzerinde vadesi geçmiş borcunun bulunmaması gerekmektedir.

Söz konusu 1.000 TL’lik borcun hesabında Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerine verilmesi gereken vergi beyannameleri üzerine tahakkuk eden vergi asılları, vergi cezalarının (vergi ziyaı cezası, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları) ve bunların fer’i alacaklarının toplamı dikkate alınacaktır. Söz konusu 1.000 TL’lik borcun hangi döneme ait olduğunun önemi bulunmamaktadır.

Yapılacak ödeme, iade alacaklarından mahsuben yapılmışsa (ilgili bilgi ve belgelerin tam ve eksiksiz olarak ibraz edilmiş olması koşuluyla) ve indirimden yararlanıldıktan sonra söz konusu iade alacağı tutarı mahsuben ödemesi talep edilen vergi borcu tutarının altına düşmüş ise, eksik ödenmiş duruma gelen vergilerin mahsuben ödenmek istenilen tutarın % 10’unu aşmaması durumunda, indirimden faydalanılması mümkün olacaktır.

5.Vergi indiriminin hesaplandığı beyannamenin ait olduğu yıl ve önceki dört takvim yılında Vergi Usul Kanunu madde 359’da sayılan fillerin işlenmemiş olması gerekir.

Söz konusu filler şu şekildedir;

  • Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapmak,
  • Gerçek olmayan veya işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açmak,
  • Defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydetmek,
  • Defter, kayıt ve belgeleri tahrif etmek veya gizlemek veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlemek veya bu belgeleri kullanmak,
  • Defter, kayıt ve belgeleri yok etmek veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koymak veya hiç yaprak koymamak,
  • Belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenlemek ile bu belgeleri kullanmak,
  • Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin basabileceği belgeleri izinsiz basmak.

Yukarıda sayılan fiillerin mükellef tarafından kasten yapılmış olması gerekmektedir. Kast dışındaki diğer saiklerle bu eylemlerin gerçekleştirilmesi durumunda diğer şartların da sağlanması kaydıyla, mükellef indirimden faydalanabilecektir.

Bu konuya ilişkin Gelir Vergisi Genel Tebliği (SERİ NO: 312)’nde yer alan bir örnek şu şekildedir;

“Serbest meslek erbabı Bay (G) 2017, 2018 ve 2019 takvim yıllarına ilişkin tüm vergi beyannamelerini kanuni süresinde vermiş ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerini de indirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla ödemiştir. 2019 takvim yılına ilişkin gelir vergisi beyannamesini verdiği tarih itibarıyla hakkında 2015, 2016, 2017, 2018 ve 2019 yıllarında Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan fiillerden herhangi birini işlediğine ilişkin bir tespit bulunmaması ve diğer şartları da sağlaması kaydıyla, Bay (G) bu takvim yılına ilişkin gelir vergisi beyannamesinde vergi indiriminden yararlanabilecektir.”

            Bu koşul üzerinden uygulamada çıkabilecek bazı problemlere ve düzenleme eksikliği olan bazı noktalara değinmek gerekecektir. VUK m.359’da sayılı fiiller aynı zamanda Ceza Hukuku bakımından soruşturulması ve kovuşturulması gerekli fiilleri de barındırmaktadır. Tam da burada bu filler ile indirim şartının ihlalinin vergi idaresi tarafından mı tespit edileceği yoksa kesinleşmiş bir mahkeme kararının mı gerekli olduğu sorunu ortaya çıkmaktadır. AVCI bu konudaki görüşünü şu şekilde aktarmıştır:

“VUKun 359.maddesinde sayılan fiillerin işlendiğinin tespiti için vergi inceleme elemanlarının tanzim edeceği vergi suçu raporlarının yeterli olup olmadığıdır. Zira vergi suç raporu, adli süreç açısından savcılığa yapılan suç duyurusu mahiyetinde yer almaktadır. Öyle ki, VUKun 367. maddesinde, yaptıkları inceleme sırasında 359. maddede yazılı suçların işlendiğini tespit eden inceleme elemanlarının keyfiyeti Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmesinin mecburi olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla,  ceza hukuku bağlamında mükellefin kaçakçılık suçunu işlediğinin tespiti ve cezası ancak adli yargılamanın tamamlanmasıyla söz konusu olacaktır. Öte yandan, VUKun 367. maddesinin son fıkrasında; ceza mahkemesi kararlarının, vergi cezalarını uygulayacak makam ve mercilerin işlem ve kararlarına etkili olmadığı belirtilmiştir. Dolayısıyla, vergi inceleme elemanının vergi suçu raporuyla birlikte vergi hukuku bağlamında kaçakçılık suçunun vergisel yaptırımları uygulanabilecektir. Adli yargılama neticesinde mükellefin kaçakçılık suçunu işlemediğine hükmedilse bile, bu durumun vergisel yaptırımlara etkisi olmayacaktır. Hakkında vergi suçu raporu bulunan mükellef nezdinde kaçakçılık fiili sebebiyle herhangi bir vergi tarhiyatı yapılamamış olması da durumu değiştirmeyecektir. Buna göre, vergi suçu raporunda kaçakçılık suçunun işlendiğinin tespitinin yapılması indirim uygulamasından faydalanılmasına engel olacaktır.”7

İndirim tutarı ve sınırına ilişkin m.121/1 devamı hükümlerine göre, bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartları taşıyanların yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden hesaplanan verginin %5’i, ödenmesi gereken gelir veya kurumlar vergisinden indirilir. Uygulanacak indirim tutarı, her hal ve takdirde, 2022 yılı için, 2 milyon Türk lirasından (21.12.2021 tarih ve 31696 sayılı R.G.de yayımlanan Tebliğ Seri No:317) fazla olamaz. İndirilecek tutarın ödenmesi gereken vergiden fazla olması durumunda kalan tutar, yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihi izleyen bir tam yıl içinde mükellefin beyanı üzerine tahakkuk eden diğer vergilerinden mahsup edilebilir. Bu süre içinde mahsup edilemeyen tutarlar red ve iade edilmez. Gelir vergisi mükelleflerinin yararlanacağı indirim tutarı, ticari, zirai veya mesleki faaliyet nedeniyle beyan edilen kazançların toplam gelir vergisi matrahı içerisindeki oranı dikkate alınmak suretiyle hesaplanan gelir vergisi esas alınarak tespit edilir. Yıllara göre uygulanacak indirim tutarını her yıl sonu açıklanan yeniden değerleme oranında arttırılacaktır. Cumhurbaşkanı dilerse iki katına çıkarmaya ve sıfıra indirmeye yetkilidir.

Maddenin dördüncü fıkrasında “bu madde kapsamında vergi indiriminden yararlanan mükelleflerin, öngörülen şartları taşımadığının sonradan tespiti halinde ilgili vergilendirme döneminde indirim uygulaması dolayısıyla ödenmeyen vergiler, vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın tarh edilir. “ şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Genel Türk vergi mevzuatına göre farklı bir yaklaşımı benimsenmiş olması doktrinde çokça eleştirilmiş bir konudur. Çünkü vergi mevzuatının genel yaklaşımı, verginin tahsilatını geciktirici eylemlerin faiz, ceza ve zam şeklindeki cezalandırıcı yöntemlerle mükellefin cezalandırılarak tekrar bu tarz eylemlere yönelmesini engellemeye çalışmaktır. Tam da bu noktada gelir vergisi beyannamesine dayalı vergiyi zamanında ödemeyen mükellefe cezalı vergi tarhiyatı yapılıp, GVK mükerrer m. 121’de sayılı şartları taşımadığı halde taşıyormuş izlenimi vererek yıllık vergisini %5 eksik ödeyen mükellefe ceza uygulanmaması vergi adaletini zedeleyici bir durumun oluşmasına sebebiyet vermektedir.

Maddenin iki fıkrasında 26.10.2021 kabul tarihli, 14.10.2021 tarih ve 31640 sayılı R.G.de yayımlanan 7338 sayılı Kanun ile değişikliğe gidilmiştir. Yapılan değişiklikler ile mükellefler lehine bir takım düzenleme esnekliğine gidilmiştir. Öncelikle maddenin 2. Fıkrasının 2. Bendinin istisnası genişletilmiş, hüküm “(Yapılan tarhiyatların kesinleşmiş yargı kararlarıyla veya 213 sayılı Vergi Usul Kanununun uzlaşma ya da düzeltme hükümlerine göre tamamen ortadan kaldırılmış olması durumunda bu şart ihlal edilmiş sayılmaz.) “ şeklinde iken “ (Kesinleşen tarhiyatların, indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl için geçerli olan, birinci fıkradaki indirim tutar sınırının %1’ini aşmaması durumunda bu şart ihlal edilmiş sayılmaz.)” şeklinde değiştirilmiştir. Bu değişiklik ile şartı ihlal etmeyecek olan eylemler genişletilmiş para sınırı şeklinde değişikliğe gidilmiştir. Bu son yapılan değişiklik ile daha fazla mükellef vergi indirimi uygulamasından yararlanabilecektir. Aynı kanun ile yapılan değişiklik ile birlikte 4. fıkranın 2. cümlesi “Bu hüküm, indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yılda herhangi bir vergiye ilişkin beyanların gerçek durumu yansıtmadığının indirimden yararlanıldıktan sonra tespiti üzerine yapılan tarhiyatların kesinleşmesi halinde de uygulanır ve bu takdirde indirim uygulaması dolayısıyla ödenmeyen vergiler açısından zamanaşımı, yapılan tarhiyatın kesinleştiği tarihi takip eden takvim yılının başından itibaren başlar.” düzenlemesi 01.01.2022 tarihinde sonra verilecek beyannamelerde geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır.

SONUÇ

            GVK m. 121’de yer alan düzenleme ile vergi ödevini mevzuat çerçevesinde yerine getiren mükelleflere, diğer mükellefler karşısında avantaj sağlanmaktadır. Böylece zaman zaman yapılan vergi affı ve vergi yapılandırmaları ile oluşan olumsuz durum karşısında bu mükelleflerin vergiye teşviklerini arttırmak amaçlanmaktadır. Yapılan son değişiklikler ile bir takım eksiklikler her ne kadar giderilmeye çalışılsa da düzenleme ile amaçlananın tam olarak sağlanabilmesi için bazı hususların netleştirilmesi gerekmektedir.

            Öncelikle şuan ki düzenlemenin mükellefler ve gelir unsurları açısından kapsam olarak darlığı düzenlemenin eleştirildiği noktalardan bir tanesidir. Kapsamın genişletilmesi ile düzenlemenin sağlayacağı faydanın artacağı görüşü de doktrinde tartışılmaktadır. Bunun yanı sıra şartlar açısından esnekliğin az olması da düzenlemenin eleştirildiği bir başka konu durumunda. Özellikle mükellefin küçük bir tutar üzerinden de olsa vergi idaresi ile bir uzlaşma sağlaması bu indirimden faydalanmasını etkileyecektir.

Düzenlemenin geneli ele alındığında amaçlanan, modern vergi anlayışında her ne kadar faydalı sonuçlar doğurabilecek nitelikte ise de, halen bir takım eksikliklerin varlığı mükelleflerin aleyhine sonuçlar doğurmaktadır. Bu ve buna benzer düzenlemelerle vergi mükellefi lehine yorum yapılarak mevzuatın geliştirilmesi, mükelleflerin vergi uyumuna teşviğini arttıracağı gibi vergi idaresinin de iş yükünü azaltacaktır.

Saygılarımızla,
İPG HUKUK BÜROSU

Tags: , , , , ,